CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Amerika gezisiyle ilgili, “Dünyanın bir numaralı üniversitesine gidip teknolojideki ve bilimdeki devrimsel değişiklikleri görmek neredeyse suç oldu.” dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, ABD gezisine çıktığını anımsatarak, ABD’ye gitmeden önce “aman nasıl gidersin, aman şimdi gidilir mi, aman şimdi gidersen senin aleyhine kullanırlar bunu” şeklinde her kafadan bir ses çıktığını söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, “Arkadaş, önce ‘niye gideceksin’ diye sor, ‘hangi gerekçeyle gideceksin’ diye sor.” ifadesini kullanarak, dünyanın değiştiğini ve değişen dünyayı izlemeleri gerektiğini dile getirdi.
Ülkeyi yönetmeye talip olanların bir hedefi, vizyonu ve hayali olması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Vizyonsuz yönetmek olmaz, vizyonunuzun olması lazım. Bunların vizyonu ‘cebim nasıl dolar vizyonu’, benim vizyonum ‘vatandaşın cebi nasıl dolar vizyonu’. Benim vizyonumla onların vizyonu arasında dünya kadar fark var. 21. yüzyıl artık bilim çağıdır, teknoloji çağıdır. Bilimi ve teknolojiyi göz ardı eden hiçbir devletin büyüme ve gelişme şansı yoktur. Bilim devrimi yaşıyoruz. Bilgi ekonomisi çağındayız. Adım gibi biliyorum, Erdoğan da Bahçeli de ‘bilim ekonomisi’ kavramını herhalde ilk kez benden duyuyorlardır, ‘sosyal bilgi ekonomisi’ kavramını ilk kez benden duyuyorlardır.” değerlendirmesinde bulundu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ABD’de, dünyanın bir numaralı bilgi ve teknoloji üniversitesi Massachusetts Teknoloji Enstitüsüne (MİT) gittiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Laboratuvarlarını gezdim, evet, hocalarıyla tek tek görüştüm, evet, akşam yemeği de yedik. Dünyanın bir numaralı üniversitesine gidip teknolojideki ve bilimdeki devrimsel değişiklikleri görmek neredeyse suç oldu. Orada bir şeyi daha gördüm; bilimle iş dünyası arasındaki ilişkiyi gördüm. İcadı yapıyor, teknolojiyi geliştiriyor, şirketi kuruyor, şirket satışı yapıyor. Biyomedikal konusunda yazdığı makalelere dünyada en çok atıf alan bilim insanıyla görüştüm. Aynı zamanda milyarder. Dedim ki ‘siz bilimsel araştırmayla şirketleri nasıl bir arada yönetiyorsunuz?’ Bana ‘Şirketlerle bir ilgim yok ki ben sadece bilimsel araştırma yaparım. Bulurum, şirketi kurarım, onlar geliştirir ve piyasaya sunarlar’ dedi. MIT, 400 milyon dolarlık bir yatırım gerçekleştirmiş nanoteknoloji konusunda. Nanoteknolojinin dünyada yaptığı çığırı orada görüyorsunuz ve en çok gurur duyduğumuz bizim insanlarımız da var orada, onlar da çalışıyorlar.”
Kılıçdaroğlu, Türkiye’yi, kendi toplumuna saygınlık kazandıran, dünyaya gerçekten katma değeri yüksek ürünler ihraç eden bir ülke haline dönüştürmek zorunda olduklarını vurguladı.
Almanya, İngiltere, ABD, Çin gibi ülkelerin, “yüksek yeterlilik inşası” kapsamında üstün zekalılara, yaratıcı çalışmalar yapanlara, dünyanın ilk 50 üniversitesinin mezunlarına vatandaşlık verdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Peki biz nasıl vatandaşlık veriyoruz? 400 bin dolara daire alırsan vatandaşlık veriyoruz, ‘istersen hiç eğitimin olmasın, paran varsa gel’ diyor. Aradaki farka bakın, siyahla beyaz kadar fark var. Devleti yönetmeyi bilmiyorlar, devletin geleceğini kurgulayamıyorlar, dünyadaki gelişmeleri bilmiyorlar ve beni eleştiriyorlar; ‘sen Amerika’ya neden gittin’ diye. Senin vizyonun da senin aklın da bana yetmez arkadaş, sen bilmezsin.” diye konuştu.
“Burada özgürlük var, burada ise yasaklar ve sansür var”
Kemal Kılıçdaroğlu, konuşması sırasında, ABD gezisinde bilim insanlarıyla yaptığı görüşmelerin fotoğrafı ile “dezenformasyonla mücadele düzenlemesi” olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un TBMM Genel Kurulunda yasalaşmasının ardından bazı milletvekillerinin çektirdiği fotoğrafı gösterdi.
Kılıçdaroğlu, “İkisinin arasındaki fark siyahla beyaz kadar. Bir fotoğrafta özgürlük var, birinde ise yasaklar ve sansür var. Burada 5’li çeteler var, 5’li çeteleri koruyanlar var, hırsızlık yapanların soruşturulmamasıyla ilgili çıkan kanuna el kaldıranlar var. Diğerinde ise Türkiye’nin geleceğini inşa etmek için çalışan insanlar var. Burada pudracılar var, burada aklını saraya kiraya verenler var, diğerinde özgürce düşünenler var, eğitim ve sanat var. Biz buyuz, Türkiye budur ve biz bunu yapacağız.” sözlerini sarf etti.
Boşuna “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesini” yayımlamadıklarını; attıkları her adımın bir hesabının olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “Kasımı beklesin bütün vatandaşlarım. Bizi eleştirenler görecekler her vaadimizi santim santim nasıl yerine getireceğimizi. Biz kendi ülkemizi düşünüyoruz. Bizde bireysel çıkar yoktur, biz Kuvayımilliyeciyiz, biz vatanseveriz, biz bayrağımızı severiz, biz birilerinin önünde eğilmeyiz.” ifadesini kullandı.
“Bay Kemal bunu yapmaz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, NATO zirvesine giderken, “Biz vizyon yolculuğu yapıyoruz. Bizim bu gidişlerimiz birilerinin gidişlerine hiç benzemez” sözlerini aktaran Kılıçdaroğlu, “Vallahi ilk kez doğru dürüst bir şey söylüyor. Onun gidişi bizim gidişimize hiç benzemiyor.” görüşünü paylaştı.
“Bay Kemal gidip bir devlete el avuç açmaz, sen gidince el avuç açarsın” görüşünü savunan Kılıçdaroğlu, “Bay Kemal, tank palet fabrikasını Katar’a teslim etmez, sen gider Katar’a teslim edersin. Sen mahkemedeki dosyayı alırsın, üç beş kuruş için götürürsün Suudi Arabistan’a teslim edersin, katiline verirsin, Bay Kemal bunu yapmaz. Bay Kemal, telefonun başında çaresiz beklerken Central Park’ta tur atmaya hiç gitmez. Tur atmaya gidiyor, güvercinlere bir şeyler atıyor. Biz neyin ne olduğunu biliriz, kimin ne olduğunu da biliriz. Bu milletin gerçeği görmesi için her birinize görev düşüyor; gerçeği anlatacağız, kim olursa olsun anlatacağız.” dedi.
“Sevgili Bahçeli, seni Amerika’ya davet ediyorum”
Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, kendisinin ABD ziyaretine ilişkin açıklamalarını anımsatarak, şöyle devam etti:
“Bahçeli demiş ki ‘Kılıçdaroğlu bu 8 saatin esrarını millete açıklamak zorundadır’. Güzel, vallahi çok güzel. Açıklarım. Sevgili Bahçeli, seni Amerika’ya davet ediyorum, Boston’a. Uçak biletini ben alacağım, beraber gideceğiz. Yine söz veriyorum; Boston’da bütün masraflar bana ait, seni 5 yıldızlı bir otelde ağırlayacağım. Ertesi sabah ben New York’a hangi saatte gittiysem o saatte yine benim bindiğim arabaya sen de bineceksin, ben de bineceğim ama önce devletin görevlisi olan benim koruma amirim olmayacak, senin koruma amirini götüreyim, o olsun. Gazeteciler vardı, iletişim koordinatörü CHP’den, onu da götürmeyim, senin iletişim koordinatörün olsun. Manhattan adasına gidelim. Gittikten sonra o 35 katlı binayı bulalım, 35 katlı binanın önünde güzel bir fotoğraf çekelim, belki sen içeriye de girersin, ‘bu rezaleti kim yapmış’ diye de sorabilirsin, sorarsan çok memnun olurum. Orada giden para bu fakir fukaranın parası. O destek verdiğin saraydaki adam var ya, el kaldırıp indirip destek verdiğin adam, oğlu buradan milyon dolarları gönderiyor, kızı orada 35 katlı gökdelen yapıyor. Bay Kemal de bunu yiyecek. ‘Kadınların kılık kıyafetlerine siyasetçiler karışmasın’ diye kanun teklifi vermiştik, burada açıklama yapmış, ‘aileyi de koruyacağım’ demiş. Sayın Bahçeli benim oraya gidiş nedenim bu açıklamadan sonra onun ailesini Türkiye ve dünyaya tanıtmaktır. O, ailesi milyon dolarlarla oynuyor, paralar geliyor, gökdelen yapılıyor. Eğer bir aile hakkında konuşulacaksa orada başlayalım ve önce o aileyi konuşalım. Bunu söyledim. Orada zaten 10 dakika sürdü küçük videonun çekimi. 10 dakika sürmesinin nedeni de ambulans sirenleri vardı, onun gitmesini bekledik. Oradan tekrar arabaya bineriz Washington’a gideriz, yolda araba mecburen benzin alıyor, benzin aldığı yerde bir hamburgerci var, söz veriyorum hamburgeri ben alacağım, sana ikram edeceğim. Washington’a gittiğimiz zaman saati al, benim saatime güvenmiyorsan, hani senin var ya 17-25’i gösteren saatin, o saati al yanına.”
(Bitti)