◊ Onur Baştürk: Farah Zeynep Abdullah’ın haklı olduğu taraflar elbette çok fazla. Ancak “Hâkimi vurmak yok” telaffuzuyla aileyi maksat aldı ve iş kabak tadı verdi. Hele davalar filan gereksiz. Mahkemeleri yoracaklar, öbür bir şey değil. 

◊ Orkun Ün:

Gerçekten kabak tadı verdi. Kâfi bence, uzatmamak lazım. Fakat Farah inatla uzatıyor. Bir tenkit yaptı, ben haksızdır da demiyorum ayrıyeten. Lakin sonrasında bu işi dallandırıp budaklandırmaya gerek yok ki. Bunlar riskli bahisler. Ayrıyeten karşısında onu taşlamak için bekleyen bir sürü insan var…

◊ Savaş Özbey: Kültürel ve tarihi figürlerin, sanatlarıyla kişiliklerini ayırmayı bilmek lazım. Bir insanın yapıtlarını takdir ederken, özel hayatındaki aksiliklere da yanlış diyebilmek değerli. Yoksa bunun sonu yok. Herkesi bu türlü bir elekten geçirmeye kalkarsak ne dinlenecek müzik kalır, ne okunacak kitap ne de izlenecek sinema.

◊ Ömür Gedik: Sanat ve sanatçı birbirinden farklı mı tutulmalı konusu evvelden beri var. Bunun örnekleri taraflar ortasında tartışılmaya devam ediyor.

Sosyal medyacısını makus polis yaptı
Seda Sayan, oğlu ve eşi hariç takip ettiği herkesi Instagram’dan sildi, “Sosyal medyacım yaptı” dedi. İnandırıcı mı?

◊ Savaş Özbey: Pek de inandırıcı bulmadım bu “Sosyal medyacım yaptı” açıklamasını. Tamam, bir paklık yapılabilir fakat söyleyemiyor musun canım toplumsal medyacına “En yakın arkadaşımı da (Safiye soyman) silme bir zahmet” diye?

◊ Onur Baştürk: Toplumsal medyacısını makûs polis yapmış! Lakin artık onu takip eden ünlüler de onu takipten çıkarsa ne olacak? 

◊ Ömür Gedik: Evet, o denli diyorsa öyledir. Kendisinin haberi vardır kesinlikle ancak toplumsal medyacısının önerisi bu istikamettedir, o da gerçek bulup okey vermiştir. Ayrıyeten bu durum bana hiç de tuhaf gelmedi.

◊ Orkun Ün: Toplumsal medyacısı yapmış olabilir de o toplumsal medyacıya da ‘küçük dağları o yaratmış’ üzere davranmasak mı? Bu kolay bir olay zira. Kaldı ki bence ya kimseyi takip etmeyecekti ya da hiç bu işe girmeyecekti Seda Sayan. Eşi ve oğlunu takibe devam ediyor zira. O denli olmazzz.

GÖBEK BÖLGESİ UNUTULMUŞ
Seda Sayan’ın eşinin çektiği bu kare haftanın sonuna gerçek çok konuşuldu. Yüzüne uyguladığı filtreyle dikkat çeken Sayan için, “ Karın efekti unutulmuş galiba” gibisi yorumlar yapıldı..

Aleyna haklı
Reşit olmadan sahnelere çıkan Aleyna Tilki, 0-12 yaş çocukların fenomen olmasına karşı olduğunu açıkladı. Haklı mı, özeleştiri mi?

◊ Ömür Gedik:

Aleyna haklı. Çocukluklarını yaşamaları gereken yaşta şöhretle tanışanlar bunu kaldırmakta zorlanabilir. İleride sorun yaşamamak ismine önemli bir ruhsal takviye almaları kural.

◊ Savaş Özbey: Haklı, zira o yaştaki bir çocuğun doğruyu eğriyi ayırt etme, sanal dünyadaki ünlülükle gerçeği birbirine karışma ihtimali çok yüksek. Ebeveynlerin çok dikkatli olması lazım. Mesela Fransa’da 15 yaş altı çocukların velinin isteği olmadan toplumsal medyaya girmesi yasaklandı. Lakin kelin ilacı olsa başına sürer derler. Aleyna da sahne aldığı yıllarda şimdi reşit değildi.

◊ Orkun Ün: Haklı haklı. Bunun örneklerini çok görüyoruz. Çıkıyorlar daha çocuk yaşta ekrana, sömürülüyorlar bir hoş. Sonra şanslı olanlar devam ediyor (ki çok az), geri kalanları bir köşeye atılıp yalnız bırakılıyor. Bu büyük bir çöküş o yaştakiler için. O yüzden uygun vaktin beklenmesi lazım.

◊ Onur Baştürk: Gerçek söylüyor Aleyna. Sahiden hoş çocukları var diye ailelerin çocuklarını fenomen yapmasını ya da reklam sinemalarında oynatmasını sakıncalı buluyorum. Aileler bu hususta oldukça bencil ve paragöz olabiliyor. 

Masum bir tepki
Yeni tanıştığı beşerlerle yer önünde gece müzik söyleyen Uraz Kaygılaroğlu’nun başından aşağı su döküldü yakındaki apartmanda oturanlar tarafından. Suyu döken biraz abartmış mı sizce?

◊ Savaş Özbey: Yok yahu, su dökmek verilebilecek reaksiyonların en zararsızı bence. Küfür yok, hakaret yok, şiddet yok… Doğal keşke evvel bir sesle uyarsaymış, eminim Uraz saygılı davranırdı. Demek canına ne kadar tak ettiyse orada oturanın…

◊ Onur Baştürk: Abartmamış, ben olsam daha fazla su dökerdim! Uraz ve arkadaşları güya etrafta hiç insan yokmuş üzere hareket ediyor ve yaptıkları diğerlerine saygısızlık. Yalnızca kendi keyiflerini düşünmüşler.

◊ Ömür Gedik: Suyu döken kişi sahiden rahatsız oldu, bu rahatsızlığını lisana getirdi, uyardı ve hâlâ devam ettiyse sokak konseri, su dökmekte haklı üzere. Yoksa bu keyifli eğlenceyi dinlemek de hoş olabilirdi.

◊ Orkun Ün: Bence suyu döken hiç abartmamış. Gecenin köründe siz olsanız ne yapardınız? Tahminen yaşlı, tahminen hasta. Haydi hepsini geçtim tahminen uyumak istiyor. Çok klasik ve günahsız bir reaksiyon vermiş birazcık su dökerek. Ne var bunda…

Çocukları hiç düşünmediler
Sosyal medya 70 kiloluk MMA dövüşçüsü Kaan Kazgan ile 115 kiloluk antrenör Savaş Cebeci’nin dövüşüyle çalkalandı bütün hafta. Takip edebildiniz mi bu 50 bin dolarlık kapışmayı?

◊ Ömür Gedik: Takip etmedim, etmek istemedim. Hengame, dövüş, savaş, kan dökülmesi, şiddet hiçbirini sevmiyorum.

◊ Onur Baştürk: Arbede imajlarını şimdiden milyonlarca genç erkek izlemiş oldu. Bir mühlet sonra sokak ortalarında, can derdini ve sistem içinde sıkışıp kalmışlığın gerilimini üzerinden atmak ismine birbirleriyle arbede eden erkeklerin lokal dövüş kulüpleri ortaya çıkar mı? Zira o manzaraların hem seyreden tarafı hengameye davet eden bir yanı vardı hem de hengame eden iki insanı kendi haline bırakma hali… 

◊ Orkun Ün: Midem bulana bulana takip ettim. İki tane toplumsal medya artisti akıllarınca bir yarışa tutuşmuş ve buluşup yumruk yumruğa arbede etmişler. Ya ne kadar makûs bir imaj bu! Kanlar içinde yerde kaldı biri. Hiç düşünmüyorlar bunu çocuklar izler, özenir falan diye. Ahh be ahhh!

◊ Savaş Özbey: 70 kiloluk adam neredeyse iki misli cüsseye sahip birini resmen hacamat etti. Savaş Cebeci bu kadar tezli konuşmadan, rakibini “zargana margana” diye tahrik etmeden evvel keşke bir düşünseymiş.

Erkekler de duygusal olursa
dünya daha düzgün bir yer olur
Natalie Portman, bayana şiddet konusunda “Erkekler duygusal, hisli, empati dolu olup yeniden de erkeksi olabilirler” açıklaması yaptı. Duygusallıkla erkeksilik ortasında nasıl bir ilgi var?

◊ Onur Baştürk: Duygusallık kadınsı bir şey değil ki. İsmi üzerinde his bu, her beşerde mevcut. Yalnızca bayanlar daha fazla hislerini gösterir, erkekler ise gizler. Daha doğrusu gizlemek zorunda kalır yetiştirilme şekli münasebetiyle. 

◊ Orkun Ün: İmzamı atarım! Erkekler duygusal olamaz mı? Olur. Ağlayamaz mı? Ağlar. Empati yeteneği güçlü olamaz mı? Olur olur! Olmalıdır da. Bu türlü olunca ‘erkekliğimizden’ hiçbir şey kaybetmiyoruz bizler. Hepsini birden içinde barındıran erkekler inanın daha değerli oluyor.

◊ Savaş Özbey: Erkek hislerini muhakkak etmez, ederse de zaaf belirtisi diye bir algı var. Yalnızca Türkiye’de değil, Natalie Portman örneğinde olduğu üzere dünyanın her yerinde… Bu kısmı erkeklerin kusuru. Fakat çocukları bu türlü yetiştiren, “Erkek adam ağlamaz” diye büyüten annelerin, babaların, erkekten daima bunu bekleyen bayanların hiç mi kusuru yok?

◊ Ömür Gedik: Hiçbir alaka yok, olmamalı da lakin Doğu toplumlarında erkek çocuklarına ne yazık ki bu türlü yanlış yüklemeler yapılıyor. Erkekler de duygusal ve empati dolu olurlarsa dünya daha uygun bir yer olacak.

Bu şenlikler kaçmaz
Haftayı GastroAntep Kültür Yolu Festivali’nden manzaralarla kapattık. Sizce hangi kentin gastronomi şenliği asla kaçmaz?

◊ Orkun Ün: Kültür Yolu Şenlikleri her sene üzerine koyarak devam ediyor. Lakin hangisi kaçmaz diyorsak, bence Antep çok güzel olmuştur, kaçırdık artık. Aklımda 28 Ekim’de başlayacak olan Efes Kültür Yolu Şenliği var, bakın orası çok uygun olabilir. Sanki Kurul olarak toplanıp gitsek mi?

◊ Onur Baştürk: Gaziantep gibisi yok fakat Adana, Hatay ve Urla’nınkiler de kaçırılmaz. 

◊ Savaş Özbey: Ben şenlik sırasında Antep’teydim. Lezzetten, rayihadan başım döndü resmen. Ancak kahvaltıya çok düşkün olduğum için mesela Van’da da bir şenlik olsa şahane olurmuş diye düşünüyorum.

◊ Ömür Gedik: Ben hepsini yakından takip ediyorum. Kültür Bakanlığı’nda, işin ardında sağlam bir grup var. İhtimamla yapılıyor hazırlıklar, kentlerin dört bir yanı farklı etkinliklerle süsleniyor. Bence hiçbiri kaçmaz. Sırada Diyarbakır, İstanbul, Sur, Efes ve Antalya var. Orkun, bence hepsine gidelim.